SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

HARAC – İMARA – FEY’ BAHSİ

<< 2969 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عُثْمَانَ الْحِمْصِيُّ حَدَّثَنَا أَبِي حَدَّثَنَا شُعَيْبُ بْنُ أَبِي حَمْزَةَ عَنْ الزُّهْرِيِّ حَدَّثَنِي عُرْوَةُ بْنُ الزُّبَيْرِ أَنَّ عَائِشَةَ زَوْجَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَخْبَرَتْهُ بِهَذَا الْحَدِيثِ قَالَ وَفَاطِمَةُ عَلَيْهَا السَّلَام حِينَئِذٍ تَطْلُبُ صَدَقَةَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الَّتِي بِالْمَدِينَةِ وَفَدَكَ وَمَا بَقِيَ مِنْ خُمُسِ خَيْبَرَ قَالَتْ عَائِشَةُ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ لَا نُورَثُ مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ وَإِنَّمَا يَأْكُلُ آلُ مُحَمَّدٍ فِي هَذَا الْمَالِ يَعْنِي مَالَ اللَّهِ لَيْسَ لَهُمْ أَنْ يَزِيدُوا عَلَى الْمَأْكَلِ

 

Zührî'den Urve b. Zübeyr şu (bir önceki 2968.) hadisi Peygamber (S.A.V.)'in hanımı Aişe'nin kendisine anlattığını söylemiş ve (Zührî rivayetine devamla şöyle) demiştir:  

 

Fatıma (r.a.), o zaman Rasûlullah (S.A.V.)'in (arkasında bırakmış olduğu) Medine ve Fedek'teki sadakası ile Hayber'in beşte birinden kalan (mallar)ı istemiş.

 

Hz. Aişe (sözlerine devam ederek şöyle) demiş - Ebü Bekir de ona -Rasûlullah (S.A.V.): 

 

"Biz miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız sadakadır. Muhammed'in ailesi ancak şu maldan yani Allah'ın (onlara fey olarak verdiği) malından yerler onların yiyecek (ve giyecek giderlerini daha fazla artırmaya hakları yoktur buyurdu” cevabını verdi.

 

 

İzah:

Hz. Nebi. "Biz Nebiler miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız mallar sadakadır." buyurduğu halde Hz. Fatıma'nın Hz. Nebi'in bıraktığı mallardan miras payı istemesi hakkın­daki ulemanın görüşlerini bu önceki hadisin şerhinde açıklamıştık.

 

Mevzumuzu teşkil eden bir hadiste bir de Hz. Nebiin Medine ve Fedekteki sadakasıyla Hayberin beştebirinden kalan mallarından bahsedil­mektedir. Hz. Nebiin özel mülkü olan topraklar hakkında Kadı Iyâz şunları söylüyor:

 

"Bunların birinci kısmı: Kendisine hibe edilmiştir. Uhud harbinde müslüman olan yahudi Muhayrik'in vasiyyeti bu kabildendir ki yedi bahçeden müteşekkildi. Ensarın verdikleri sulanmayan arazi de böyledir. Bunlar Pey­gamber (S.A.V.)'in halis mülki idi.

 

İkinci kısım: Beni Nadîr kabilesini sürgün ettiği vakit, onlardan harpsiz fey olarak aldığı arazidir. Bu da onun hususi mülkidir. Beni Nadir'in men­kul mallarına gelince: Anlaşma mucibince bunların silahlardan başkasını ya-hudiler develerine yükleyip götürmüş; kalanı da gaziler arasında taksim edil­mişti. Fedek arazisinin yarısı ile Vadilkura'nın üçte biri Nebi (S.A.V.)'in hususi mülki idi. Çünkü bu yerleri bu şartlarla sulhan ele geçirmişti. Bu yer­lerin gelirini başı sıkılan müslümanlara sarfederdi. Bunlardan başka Hayber'den sulh yolu ile alınmış Vatih ve Selalim namında iki de kalası vardı.

 

Üçüncü Kısım: Hayberin ve diğer harple alınan yerlerin beşte birinden eline geçen mallardır. Bu üç kısım malların hepsi Nebi (S.A.V.)'in halis mülki idi. Lakin o bunları benimsemez; ailesine, müslümanlara ve ümmetin umumi ihtiyaçlarına sarfederdi. Vefatından sonra bu sadakaların temellükü haram kılınmıştır."[Davudoğlu A. Sahih-i Müslim tercüme ve şerhi VIH-516-517.] Biz bu toprakların ikinci Ve üçüncü kısımda zikredilen­lerinden 2967 numaralı hadisin şerhinde de bahsetmiştik. Aslında Hz. Peygam­berin özel mülkü olan topraklar bunlardan İbaret değildi. Şu topraklar da onun özel mülkleri arasında idi:

 

1. Fedek arazisinin yansı -Nitekim 2967 numaralı hadisin şerhinde açık­lamıştık

 

2. Vâdiyü'l-kuranın üçtebiri yahudiler kendi yerlerinde bırakılmaları için, rızalarıyla kendilerine ait arazinin yarısını (Vadiyü'l-kuramn üçtebirine te­kabül eden yeri) Hz. Nebie bağışlamışlardır. Daha sonra bu yerde otu­ran ve yahudi olmayanların elindeki araziyi de onlardan satın aldı. Böylece o bölgenin üçteikisi Hz. Nebiin mülkü haline gelmiştir.

 

3. Miras yoluyla annesinden intikal eden Mehrûz isimli pazaryeri ile bir dükkan.[Şafak Ali, İslâm Arazi Hukuku 82-83.] Bütün bu topraklar Hz. Nebiin özel mülkü olduğu için ve­fatından sonra sadaka hükmüne geçmişler. Bu sebeple de Hz. Ömer bu top­raklardan miras isteyen Hz. Fatıma'nın teklifini kabul etmedi. Ancak Nebi efendimiz bunlardan Hayber topraklarının humusundan hisse­nize düşen kısmı sağlığında yiyecek ve giyecek masrafları için, ailesine ba­ğışlamış olduğundan bu topraklar kendi mülkiyetinden çıkıp ailelerinin mülkü olmuştur. Dolayısıyla kendisinin vefatıyle sadakaya dönüşmemişlerdir. İşte hadis-i şerifte "sadaka topraklar" kelimesiyle kasdedilen topraklar, onun vefatına kadar, elinde kalan topraklardır. Ailesinin yiyeceklerini karşılamak üzere tahsis ettiği topraklar da Hayber topraklarından hissesine düşüp te sağ­lığında ailesine bağışladığı topraklardır. Yukarıda açıkladığımız sadaka top­raklar ise Hz. Nebiin vefatından sonra beytü'l-mal'a tahsis olundu, idareleri için memur (mütevelli) tayin edildi.[Şafak Ali, İslâm Arazi Hukuku 83.]